3 Kasım 2022 Perşembe

TÜRK DİLİ ÜZERİNE

 

DİLLERİN DOĞUŞU

Duygu, düşünce ve dilekleri anlatmaya yarayan -daha çok- ses imlerinin hepsine dil nedir.

Dillerin türeyişiyle ilgili kısaca şunu diyebiliriz: insanın doğadaki sesleri taklidinden doğmuştur. İnsan, çevresindeki varlıkların seslerini taklit etmiştir. İnsanın çeşitli olaylar karşısında verdiği “ah, oh” gibi tepkiler, sonradan sözcüklere dönüşmüştür. Buna “sese öykünme” veya “ses yansıması” teorisi deniliyor. Bu konuda çeşitli kuramlar öne sürülmüştür. Yansıtma, ünlem, iş beden dili kuramı ve toplumsal denetim kuramı gibi.

Diller, tek bir kökenden mi türemiştir yoksa farklı zamanlarda ve mekânlarda ortaya çıkmış farklı dillerden mi türedi? Bu konuda tam bir fikir birliği yok.

Tanrıya ulaşmak için inşa edilen “Babil Kulesi” efsanesi buna güzel bir –dinsel-örnektir. O zamana kadar tek dil konuşan insanların kendini beğenmişliğine kızan tanrı, insanı cezalandırır ve dilleri karıştırarak insanların birbirlerini anlamasını engeller.

Dilbilimi çalışmalarında, birçok dil arasında genetik bir bağ olduğu ortaya çıktı. Dünyada ölü veya yaşayan üç binin üstünde dil var. Kimileri bu sayıyı 7000 olarak görüyor, kimleri 2000. Dil çeşitliliğinin en yoğun olduğu bölge, yerlilerin yaşadığı tropikal alanlardır. Bu halkların dünya nüfusuna oranı % 4 olmasına karşın dünya dillerinin % 60’ı bu nüfus tarafından konuşulur. Asya 2320 dille % 33,5, Afrika 2110 dille % 30, Pasifik 1250 dille % 18’dir. Papua Yeni Gine, dil çeşitliliğine en güzel örnektir. 7 milyon insanın yaşadığı ülkede konuşulan dil sayısı 830’dur. 160 milyon yaşayan Nijerya’da bu sayı 521’dir.

Analiz edilen 500’ün üstündeki dilde ses birimi çeşitliliği gösteren diller, Afrika dilleridir. En az ses birimi çeşitliliği gösteren diller de Güney Amerika ve Okyanusya (Büyük ve Hint Okyanusu arasında) dilleri (yaklaşık 450; Malayca, Endonezce gibi) olduğu tespit edilmiştir.   

Köken baz alındığında Güney yarım kürenin daha zengin olduğu ortaya çıkmıştır. Avrupa’da sadece 6 dil kökeni vardır.

Bazı dilciler, ilk sözcüklerin “göz”, “kulak” gibi organlar olduğunu söylüyor.

 

DİLLERİN SÜREÇ İÇERİSİNDEKİ DURUMU:

M.Ö. ikinci bin yılda bütün Asya ve Mısır’da ticaret ve diplomasi dili Babilceydi. Sonra Suriye’den kaynaklanan ve Mezopotamya ve Anadolu’da da anlaşılan bir Sami dili olan Aramice gelir. Büyük İskender’den dolayı Yunanca gelir. Ortaçağ boyunca Roma İmparatorluğu ortadan kalkmasına karşın Hristiyan dininden de dolayı Latince önemini korumuştur. Doğuda Arapça, sömürgelerle birlikte İspanyolca, Portekizce, Fransızca ve İngilizce dilleri, Kuzey Asya’da da Rusça, hatta geçmişteki gücünden dolayı Hindistan ve Pakistan dillerini etkileyen Farsça önemli dillerdir. (Ben birçok bakımdan Türkçeyi de önemli bir dil olarak görüyorum.)

 

DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI:

ABD’li Dilbilimci Ruhlen, dünya dillerini 13 büyük dil ailesi etrafında sınıflandırır. Danimarkalı dilbilimci Pedersen’ın (1903), “Nostratik ve Avrasyatik dil ailesi teorisi”, bazı dilbilimcilerini etkiledi.

Hint-Avrupa dil ailesini, Ural-Altay-Eskimo-(Eskimo olmayan Alaskalı) Aleut ailesi, Semitik ve Nostratik ailesi gibi büyük bir dil ailesine bağlamaya çalışmış.

ABD’li Johanna Nichols gibi bazı dilbilimciler de, “dil ailesi” terimi yerine “dil kökeni” söylemini tercih eder.


DİLİN YÖNÜ VE DİLLERİN YAPISI:

Dilin konuşma ve yazı dili gibi iki yönü vardır.

Diller, genellikle “Yapı” (morfoloji) ve “Köken” (genetik) akrabalığı gibi iki temelde sınıflandırılmıştır.

Yapı akrabalığı bakımından (morfoloji) diller üçe ayrılır.

1-Tek heceli diller: Çince, Tibetçe, Vietnamca, bazı Himayala ve Afrika dilleri, ve Endonezya dilleri (?). Bu dillerde vurgu ve tonlama çok önemli.

2- Eklemeli diller: Moğolca, Türkçe, Korece, Fince, Macarca gibi.

Bazı küçük ayrıntılarla Japonca ve bazı Afrika ve Asya dillerini de bu gruba dâhil edenler var.

3- Çekimli diller: Sami dilleri. Değişiklik sadece ünlüdedir.

Hami-Sami dil grubunda, Arapça, İbranice, Maltaca, Akkatça,  Aramca ve Libya Berber Dilleri var.


Geniş dil ailelerinde, kendi içinde alt dallar oluyor.

Hint-Avrupa dil grubunda “Hint-İran” gibi.

Hint-İran dilleri: Farsça, Sanskirtçe, Urduca, Bengalce, Nepalce, Paştu, (Hint-Aryan) Çingenece, Kürtçe, Zazaca… 

Asya kolunda Farsça dışında Ermenice, ölü diller olan Hitit, Lidya ve Likya dilleri. 

Üzerine en fazla çalışma yapılmış Hint-Avrupa dil ailesi kısaca şöyle sınıflandırılır.

Germen diller:

A-) Batı: Almanca, Felemenkçe, Flamanca, İngilizce, Yidiş, Lüksemburgca.

B-) Kuzey: İskandinav dilleri; İsveççe, Norveççe, Danca, İzlandaca.

C-) Doğu: Gotça. (4. Yüzyılda yazıldığı sanılan kopyalarının bulunduğu ölü bir dil.) 

Latinceden türemiş Roma dilleri: İspanyolca, Portekizce, İtalyanca, Rumence, Fransızca, Katalanca, Galiçya dili.

İslav (Slav) dilleri de doğu, batı ve güney diye ayrılır.

A-) Batı: Lehçe, Çekçe, Slovakça.

B-) Doğu: Rusça, Ukraynaca, Beyaz Rusça.

C-) Güney: Bulgarca, Sırpça, Hırvatça, Boşnakça.

D-) Baltık dilleri: Litvanyaca, Letonca, Prusça (ölü).  

Yunanca, Arnavutça, Baskça ve Kelt dilleri de bu gruptadır. Yunanca ve Baskça bağımsız olarak ele alınır.


“Ural-Altay Dil Ailesi mi, Grubu mu?”

Son zamanlarda “dil grubu” tercih ediliyor. Dil bilimciler, Ural ve Altay dil gruplarını birbirlerinden ayrı bağımsız bir dil ailesi olarak ele alıyor. İki kol arasındaki benzerlik yapı benzerliğidir.

Ural kolunda, Fin-Ugor ve Samoyet olarak iki alt kola ayrılır. Fince, Estonca, Lapça, Ugorca ve Macarca.

Altay dil ailesine giren diller de şunlardır. Türkçe, Moğolca, Mançu-Tunguzca, Korece ve bazılarına göre Japonca -da bu grupta olmalı-.

Aralarındaki bazı benzerlikler.

A-) Sondan ekleme.

B-) Sayı sıfatlarında birden sonra da tekil. (İki ekmek.)

C-) Ek türetir: Göz, gözde, gözlük, gözlükçü, gözlükçülük…

D-) Özne fiilden önce gelir.

E-) Çekilen fiil cümlenin sonundadır.

İşlev olarak “yapım” ve “çekim” ekleri vardır. Yapım eklerine örnek: tanı-dık, göz-de…

Ekteki ünlü, kökteki ünlüye ses bakımından uymalıdır.

Türkçeye en yakınlık gösteren diller, Moğolca ve Mançu-Tunguzcadır. (Türkçe, Moğolca ve Tanguzca dillerinde ortak kelime 350 civarındadır.)

 

TÜRK DİLİ (Tarihçe)

Türk tarihi Hunlar ile başlar. M.S. IV. ve V. yüzyılda Atlas Okyanusu’na kadar uzandıkları biliniyor. Çuvaşçanın atası Bulgarcanın Batı Hun, bugünkü Tatar dillerinin Doğu Hun kolu olduğu düşülüyor. O zamandan günümüze sadece 5-10 kelime kalmıştır. Türkçe, VI. yüzyıl başlarında devlet kuran Köktürklerin dili olarak Türk adıyla tarih alanına girmiştir. En eski örnekleri, VII. yüzyıl ortalarından başlayarak Yenisey, Orhon ve Talas bölgelerinde dikilmiş taş anıtlar ve mezar taşları üzerinde görülür. Bu dile “Köktürkçe” diyoruz. Eski Türkçe metinler, hep Türkçenin Köktürk-Uygur kanalından geliyor. VIII. yüzyıl sonlarından günümüze Uygur Türkleri, Uygur yazısıyla daha geniş ve sürekli bir yazı dili meydana getirmiştir. (Uygurcadan birçok belge var.)

Batı Türkçesi Oğuzların dilidir.  XI. yüzyıl başlarında, anayurtları Aral ve Hazar’ın kuzeyinden (bugünkü Kazakistan) koparak güneye açılıp Selçuklu İmparatorluğu’nu kurmuştur.

Batı Türk lehçelerini beşe ayırabiliriz. 1- Anadolu ve Rumeli 2- Azeri 3-Türkmen 4- Gagavuz 5-Kırım Kıyı Lehçeleri. (*1)

Türklerden Müslüman olan Karahanlılar, Uygur yazısının yanında Arap yazısını da kullanmıştır.

Türkçenin Anadolu’da Osmanlı’dan başlayarak günümüze kadar gelen gelişmesini üç ana bölümde inceleyebiliriz.

1-) Eski Osmanlıca: (1250-1450) Selçukluların son zamanlarından Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar.

2-) Orta Osmanlıca: (1450-1840) Dile Arapça ve Farsça gibi dillerden kelimelerin girdiği ve halkın anlayamadığı bir dil dönemi, 390 yıl.

3-) Yeni Osmanlıca: (1840-1910) Tanzimat (1839-96) döneminde yazı dilini sadeleştirme çabaları var.

Türkiye Türkçesinin temelini kuran “Yeni Lisan” akımı, 1911 yılında Selanik’te çıkmaya başlayan, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp gibi aydınların desteklediği  

 “Yeni Kalemler” dergisi etrafında toplanmıştır.

Bir dilin yazı ve kültür dili olarak iki önemli dayanağı vardır: Sözlük ve Dilbilgisi. Dilbilgisi bir dilin sağlıklı gelişmesi için önemlidir. Gramer, Hintli ve Yunanlarda M.Ö. IV-V. yüzyıla dayansa da, bizde Arap gramerciliği kanalıyla çok sonralara dayanıyor. 1908-1928 yılları arasında Batı Dilbilgisi önderliğinde çalışmalar olmuştur. Hüseyin Cahit’in Fransız gramerini ölçü alıp hazırladığı “Türkçe Sarf ve Nahiv” (Türkçe dil ve tümce yapısı) kitabını, önder olarak görebiliriz. Fransız Doğubilimcisi Jean Deny . (*2), Tahsin Banguoğlu, Rus Türkolog A.N. Kononov, M. Antoine Mellet gibi önemli isimleri de anmalıyız.

TÜRK DİLİ, ŞEKİL BİLGİSİ

İşlev olarak “yapım” ve “çekim” ekleri vardır. B-) Yapım ekleri: baş, başlamak. Çekim ekleri: baş, başa, başı, başta, baştan, başın…

 

A-) Yapım ekleri:

1-    İsimden isim ekleri: gece-lik.

2-    İsimden sıfat ekleri: başlı, başsız.

3-    İsimden fiil ekleri: su-sa-mak.

4-    Fiilden isim ekleri: Bil-gin, geç-it.

5-    Fiilden fiil ekleri: döv-ün/dür/üş gibi.

(döv-me-mek: olumsuz; döv-üş-mek: döv-ün-mek: dönüşlü; işteş; döv-dür-mek: ettirgen; döv-ül-mek: edilgen.

B-) Çekim ekleri: ekmek-ler (çoğul), ekmek-te (bulunma durumu), ekmeğim (iyelik)…

NOT: Ön ek yok. Kimileri pekiştirme sıfatlarını bu şekilde değerlendirmiyor. Kelimelerin anlamlarını güçlendirmek için konulan ses toplulukları olarak değerlendiriyor.

 

*1:

LEHÇE: (Diyalek) Bir dilin zaman içinde, söyleyiş, dilbilgisi ve sözlük bakımından ayrışmasıdır. 

AĞIZ: Bölge, çevre meslek ve eğitim farklılıklarından dolayı dilin, kişiden kişiye değişen kullanımı.

ŞİVE: (Aksan) Söyleyiş özellikleridir. Doğu Karadeniz şivesi gibi.

*2: Jean Deny’in “Türk Dil Bilgisi” kitabı Kabalcı’dan çıkmıştır.

 

Yararlanılan Kitaplar:

“Türkçenin Grameri”, Tahsin Banguoğlu, TDK (1998)

“Türkiye Türkçesi Grameri, Şekil Bilgisi” Prof. Zeynep Korkmaz. (TDK)

“Türk Dil Bilgisi”. Jean Deny. (Kabalcı)

“Üniversiteler için Dilbilgisi”, Muharrem Ergin. (Bayrak)

Dilbilgisi”, Tahir Nejat Gencan. (Ayraç)

 “Türkçede fiillerden türetilmiş isimlerin morfolojik ve semantik yönden incelenmesi”, Güler Mungan. (Simurg)

“Türkçe Dilbilgisi Öğretme Kitabı”, Feyza Hepçilingirler.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder